Şeker Portakalı Alıntıları
Şeker Portakalı Alıntıları

Şeker Portakalı Alıntıları

Şeker Portakalı kitabı José Mauro de Vasconcelos tarafından yazılan ve onlarca farklı dile çevrilen bir roman. Şeker Portakalı kitabından etki bırakan bazı alıntıları sizler için derledim. Keyifli okumalar.

“Dodo, ne hüzün ne tasa öldürür adamı!…”

“Garipti, çünkü ben herkesle her zaman konuşurdum. Ama yanıt verme işini içimdeki kuşun yüklendiğini düşünürdüm.

“İçimde konuşan küçük kuşum değildi: Yüreğim olmalıydı bu.”

“Uyuyalım. İnsan uyudu mu her şeyi unutur.”

” ‘Ağlama yavrum,’ dedi. ‘Hep böyle duygulu bir çocuk olarak kalacaksın, pek çok ağlama fırsatı bulacaksın hayatta.’ ” “- Ağlamak kötü bir şey mi?– Ağlamak hiçbir zaman kötü değildir, budala. Neden sordun?– Bilmiyorum. Bir türlü alışamadım. Sanki yüreğim boş bir kafes…”

“Öldüğünü görmek istiyorum bir zindanda.”

“Ah, bir mihrap dikebilsem adına.Işığımsın, düşlerimsin.Biricik sevgilimsin benim…”

“İnsan yüreğinin, bütün sevdiklerini içine alabilmesi için çok büyük olması gerektiğini bilmelisin.”

“Annem bana karşı çok iyidir, biliyor musunuz? Beni dövmek istediğinde, bahçeden küçük dallar koparır ve yalnızca bacaklarıma vurur.”

“İnsan senin karşında son sözü söyleyemez.”

“Boşuna zahmet etme, Godòia. En güzeli ilk yapılan balondur. İlki başarılı olmazsa bir daha yapamaz insan ya da yapmak istemez.”

“Gerçek olan, acımasız bir biçimde nedenini bilmeden dayak yiyen küçücük bir hayvan olarak iç yaramı bir türlü geçirmeyi başaramadığımdı.”

“Sonra seni başka bir biçimde öldürdüm. Yani, seni yüreğimde canlandırarak öldürdüm.”

”Güzel bir köşe var. Yiyecek bir şeyler götürürüz. En çok ne istersin?– Seni, Portuga. ”

“Ey kaynak, bırak beni, diyordu,Çiçek ağlarken.Tepelerde doğdum,Denize doğru götürme beni.”

“Elimden gelse, seninle sekiz yüz elli iki bin kilometre hiç durmadan konuşurdum.– Bu kadar yola nasıl benzin yetiştiririz?– Gider gibi yaparız. Ben canavar değilim. Kalpsiz bir mağara adamıyım.Şimdi acının ne olduğunu gerçekten biliyordum. Ayağını bir cam parçasıyla kesmek ve eczanede dikiş atmak değildi bu. Acı, insanın birlikte ölmesi gereken şeydi. Kollarda, başta en ufak güç bırakmayan, yastıkta kafayı bir yandan öbür yana çevirme cesaretini bile yok eden şeydi. Bazıları için ölmek kolaydı. Uğursuz bir trenin gelmesi yetiyordu, tamamdı bu iş. Ama benim için göklere uçmak ne kadar güçtü. Herkes engel olmak için bacaklarımı tutuyordu.” 

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir